9 Mayıs 2016 Pazartesi

Arıcılığa başlarken

Arıcılığa Başlama

2012 Nisan ayında bir arkadaşım sağolsun Ahmet adında biri; bana dedi ki: bi adam var arı satıyor, biz de birer tane alalım, kendi balımızı üretiriz. Tabi arıyı alması para olduktan sonra kolay, ama şu var ki arıcılıkla ilgili hiçbir bilgim yoktu. Arkadaşın da bilgisi yoktu. Benim karakterim de çok düşünüp taşınmadan karar veremem. Öğreniriz dedi etrafımızda arıcılar var. Şunlar şunlar yapıyor işte dedi. İyi dedik parayı denk getirelim alalım. O gün geldi çattı. Gittik Çukurören köyüne ordaki bir arıcıdan akşamüstü arıyı alacaktık. O da bir kısmını satmış, arkadaşlar arı alınca bana arı kalmadı. Ben o zaman almayayım dedim ancak arkadaşım arıcıya ısrar etti. Neyse derken bir kovan da bana verdi kendine ayırdığı arılardan.

Arıcılığı Öğrenmeye Başlama

Arıyı götürdük evin arkasındaki bahçeye koyduk. Orda da tahmini olarak 5 civarında akasya ağacı vardı. Ağaçlardan büyük olanın altına kovanı koyduk. Arıyı getirmemle beni bir telaş sardı. Almasına aldık ama nasıl bakılacaktı. İnternet ortamlarında arıcılık hakkında araştırmalar başladı. İngilizce bildiğim için İngilizce kaynaklara da baktım. Ne kadar baksamda kafam allak bullak oluyordu. Her yerde uygulanan arıcılıklar birbirinden farklıydı. Arıyı aldığımızda arıcının kovanıyla getirmiştik, kendi kovanımı alınca onunkini teslim edecektik. Tanıdığımız arıcılardan biriyle görüştük. Geldi baktı kovana ve çıta vermemiz lazım dedi. Yakında oğula gider dedi. Eee oğula gitmesi de nasıl olacak. Yakalamazsan kaçar gider dedi. Ondan dolayı arıyı bölelim garanti olsun dedi. Zaten arı güçlüymüş. Üçe bölebiliriz dedi, üç kovan ayarla dedi. Bir de arıcılık malzemeleri alman lazım dedi. Giysi, eldiven, körük ve demir. Tamam dedik ne yapalım mecburuz artık, başka çare yok.

Arı Kovanı Yaptırma

 Kovanlarda ardıç ağacı en iyisi deniyordu, köyde de eski evden kalan ardıç kütüğü vardı. Marangoza verdim üç kovan çıkar mı dedim, tamam çıkar dedi. Marangoz da üçkağıtçı çıktı. Arıyı aktarmamız lazım, ha bugün, ha yarın derken tam akşamken çağırdı beni. Gittim, o karanlıkta kovanları gösterdi. Tanesine 100 lira istedi. Aklım başımdan gitti. Elin marangozu 50- 60 liraya kütüğü kendisinden yapıp veriyor. Bu adam kütüğü de benden olduğu halde 100 lira istiyor. Kafayı mı yedin dedim böyle fiyat mı olur. Derken 200 lira çıkardım al dedim başka da veremem. Kovanları götürdük. Birkaç gün sonra hava durumu elverince tanıdık arıcıyla beraber arıyı böldük. Üçer üçer bölündü ve oldu bize 3 kovan arı.
Bu arada akasya ağaçları da çiçek açtı ve arılar hemen ağacın üstündeki çiçeklerden nektar alıp geliyorlardı. Böylece hızlıca gelişme fırsatı buldular. Kovanın nasıl inceleneceğini öğrendikten sonra kovanları sürekli takip etmeye başladım. Çıta isteyenlere hazır petekten çıta yaparak verdik.

Kovanları taşıma

Akasyaların çiçekleri bitince kovanları köye taşıdım. Taşıma işlemi de biraz zahmetli oldu. Kovanların ağzını kapattıktan sonra arabaya koyduk. Köye gelince kayınpederimle çıkarıyorduk. Eski ev olunca merdiveni çok dardı. Biraz sendeleyince arılar kızdı. Vızır vızır sesler gelmeye başladı. Teker teker arılar meydana çıkmaya başladı ve bizi sokmaya başladılar. Hemen kovanı evin holüne çıkardık ve indirdik. İndirince gördüm ki üzerimdeki kapşonlu eşofmanın karnında arı kaynıyor. Hemen o hızla aşağıya kaçtım ve kapşonluyu çıkarıp attım. Arabaya giderek orda arıcılık kıyafetimi giydim. Eve çıktım ve ordan kovanı alarak evin balkonuna çıkardım. Diğer kovanları da zor bela çıkardım yukarıya. Sıra evin içine dolan arıları göndermeye geldi. Oturma odasında kayınpederler oturuyordu. Önce Işıkları kapattık ve sonra da aşağının ışıklarını açtık. Böylece arılar ışık olan yere gidecekti. Ve öyle oldu da. Sonra odaya geldiğimde kayınpederin arı sokmasından rahatsızlandığını gördüm. Cildi ve gözlerinin beyazı kızarmıştı. Hemen kasiçine bir antihistaminik ve kortizon yaptım. Yetmedi damardan da serumla beraber antihistaminik verdim. Yarım saat sonra rengi açıldı ve kızarıklıklar gitti. Bende öyle bir reaksiyon olmadı. Sadece sokulan yerlerde kızarmalar ve şişlikler vardı. Sonradan kovanların ağzını da açtım sabahleyin. Bundan sonra arılar burda duracaktı.

 Arılara hazır petekli çıta verme

     Arılar çalışıyordu ve benim de onlarla beraber çalışmam gerekiyordu. Kovanları kontrol ediyordum. Kovan kapağını açıyordum ve örtüyü kaldırarak arıların salkım oluşturup oluşturmadıklarına bakıyordum. Eğer salkım oluşturdularsa onlara petek vermem gerekiyordu. Kovan çıtalarının kenarlarını delgeçle deldim. Her bir kenara 3 adet delik açıyordum. Karşılıklı olarak toplamda bir çıtada 6 tane delik bulunuyordu. Bu deliklere çıta tellerini geçirerek pense yardımıyla iyice gerdirip sonra da bağlıyordum. Böylece telli çıtalar hazır oluyordu. Sıra hazır peteklerin bu tellere tutturulmasına gelmişti. Öncelikle hazır petekler gölgede ve soğukta kırılgan olur. Hazır peteğin yumuşaması için sıcaklık biraz yüksek olmalıdır örneğin 30 C derece. Bunun için de bahar aylarında güneşli ortama çıkmak en iyisidir. Güneşin altında petekler yumuşayınca önce çıta tavanına 1 cm eninde mahmuz yardımıyla yapıştırılır. Mahmuzun da sıcak olması lazımdır. Ya sıcak suya bandırılır ya da ateşte ısıtılır. Mahmuz peteğin üzerinden geçirilerek iyice yapışması sağlanır. Sonra petek tellere temas ettirilir. Yine mahmuz yardımıyla tellere yapışması sağlanır. Böylece hazır petekli çıtamız arı kovanına verilebilir.

Oğul engelleme

 Arıların kovanlardaki mevcudu artıyordu ve kovanların içi dolmak üzereydi. Arıların oğul çıkarıp bal almama engel olmaması için çaba sarfetmem gerekiyordu. En az haftada bir kontrol ediyordum oğul belirtisi varmı diye. Bunun yöntemi ise şöyleydi: petekler üzerinde oğul gözü dediğimiz büyük gözler açılır ve burada geleceğin ana arıları yetiştirilir. Bu gözlerden her gördüğümde onları eldemiriyle bastırıyor ya da kopartıyordum. Böylece oğul çıkaramıyordu. 


Kovana üstlük ya da ballık atma

Kovanlar 10 çıtalık peteği doldurmuşlardı ve üstlük atılma zamanı gelmişti. Kovanda kuluçkalıktaki peteklerden yavrulu olan birini yukarıdaki üstlüğe aldım kuluçkalığa da hazır petekli çıta verdim. Böylece arılar yukarıyı da kullanmaya başladılar ve orda da petek örmeye ve çoğalmaya devam ettiler.


Arıların ırkını değiştirme 


 İnternette araştırma yaparken arı ırkları hakkında bilgiler edindim. Buna göre de uysal bir ırk olan, hızlı çoğalabilen ve de soğuk iklimlere uyum sağlamış olan karniol ırkı hoşuma gitti. Bu ırkın ana arılarından iki tane internet aracılığıyla sipariş ettim. Kargoyla geldiler. Canlıydılar ve çok güzellerdi. Her birinin yanında da 5 veya 6 tane refakatçı işçi arılar vardı. Kibrit kutusu kadar bir kutunun içerisinde arı kekiyle beraber duruyorlardı. Şimdi asıl mesele olan bunları benim kovanlara yerleştirme olayına geldi. Önce bir kovanın ana arısını aldım ve bir kutuya koydum. Tedbir amaclı olarak. Çünkü verdiğim ana arıyı kovan arıları beğenmeyip öldürürse kovanım ana arısız kalacaktı. Böyle bir durumda da eski ana arıyı kovana geri verebilecektim. Yeni ana arı kutusunu kovanda ortalardaki çıtaların arasına yerleştirdim. Birgün boyunca ona alıştılar. Ertesi gün kutunun ağzını açtım. Böylece kovan arıları yeni ana arıya saldırır gibi etrafına toplandılar. Ama birşey yapmadılar. Sanırım karşılama töreniydi bu. Diğer ana arıyı da bu şekilde verdim. İki kovanımın arı ırkı böylece 66 gün sonra tamamen değişmiş oldu. Eski arılar 45 gün sonra öldüler. Eski ana arının yumurtlamış olduğu arılarda 21 gün sonra çıkıyordu ve onlarda 45 günlük ömürlerini tamamladıklarında 66 gün geçmiş oluyordu.


Devamı gelecek...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder